Salı, Aralık 22, 2009

Rüyalarda Buluşuruz...


Uykularımızın 5 farklı evresi var. Bunlardan en önemli olan Rapid Eye Movement dediğimiz uykudaki “Rem” dönemi. Zaten rüyalarımızın büyük bir kısmını bu dönemde görüyoruz. Sadece 6 sn lik kısa bir dönem oldugu halde birbirinden ilginç rüyaları görebileceğimiz kadar uzun bir süreç bu aslında. (Ayrıntılı bilgi için Google sağ olsun )

Şimdi hepinizin eee neden bu teorik bilgi dediğinizi duyar gibiyim. Araştırmacı değilim, bilim adamı ( ya da kadını her ne haltsa) hiç değilim. Sadece bende sizler gibi bu 6 saniyenin azizliğine yakalanmış biçare bir rüyazedeyim. (Rüyasever de olabilirim hiç mühim değil)

Uykuyla uyanıklık arasında kaldığımız, bazen yorgunluktan sızdığımız, bazense uykuya hasret saydığımız koyunların, kuzuların, keçilerin ( bilumum küçükbaş hiç dana sayan görmedim :)) etkisiyle rüyalar alemine dalıyoruz. Günlük hayatın monotonluğudur ya bu, kimi zaman en ummadık kişiler yer alıyor bilinçaltımızda, kimi zamansa tanımadıklarımız... Hani dış kapının dış mandalını geçtim apartman kapısının bile dışında kalabilecek kimselerden bahsetmekteyim...

Uykuya dalarken ne düşünüyorsak o etkilidir derler genelde... Doğru mudur bilemedim...Esasında benim ilgilendiğim kısım rüyanın yorumlanışı... Yorum derken kime göre neye göre kısmı önemli ama sembolik olarak tıpkı fal gibi düşünün... Hani şu bakla falı, su falı, kahve falı gibi yoruma (ve artık umuma) açık mistik metaforlar...

Sembolik pek çok varlık, kişi, karakter, ses, rakam rüyalarımızda yer alabilir. Gayet normal bir durum... Gündelik hayatta bankada çalışırım rakam görürüm. İnsanlarla uğraşırım farklı kişiler görürüm gibi... Görme kısmı mühim değil. Hepimiz bir şeyler görüyoruz. Esas konu şu gördüğüm şeyi nasıl değerlendirmeliyim. Durum değerlendirmesini nasıl yapmalıyım ki bana bir faydası olsun....Mesela rakam görüyorsam sayısal oynamalı mıyım? Kişi görüyorsam adak adamalı mıyım merak ederim...

Kime sormalı, kime danışmalı bilemedim... Hekimlik bir durumda değil ki sorasın soruna cevap bulasın... Eski insanlar dediğimiz kişilere anlatırız rüyalarımızı. Yakınlarımıza bazen... Onlarda anlamı şudur budur derler hangi kitap yazıyorsa ya da nerden duymuşlarsa artık... Kişisel yorumlarını da söylerler bazen...

Haa bir de klişe vardır rüyalar tersine çıkar diye... Ağlarsan gülersin, gülersen ağlarsın...Uğursuz rüyaları hayırlara yorarsın.. Gündüz niyetine anlatırsın çoğu zaman... Hiç akşam niyetine rüyaların anlatıldığını da duymadım şahsen... Neden gündüz?

Anacığımdan duyduğum bir rüya vardır mesela. Hep uçarmış rüyalarında.

(Sahiden düşünüyorum da annemin uçtuğunu komik geldi baya) Uçurtma misali...

Büyüyordum der. Büyüklerinden öyle duymuş olsa gerek.

Ben uçmadıysam ne yani şimdi ben büyümemiş mi sayılıyorum anlamadım... Gayet sıradan bir karaktermiyim acaba ayaklarım karada mıhlanmış gibidir hep rüyalarımda. Aklım bir karış havada, başım göğe ermiş bir rüya falanda görmedim...

Peki anne sorarım sana... Bunların tümü diyelim ki bir rüya peki ben niye büyümedim?

Velhasıl kelam diyeceğim odur ki... Ben bu rüya işini çözemedim arkadaş... Amacı eğer bana kısa film seyrettirmek ise buyursun gelsin başım üstüne... Hatta uzun metrajına falanda razıyım ben...

Yazının yorumlaması da size kalmış hem de buyrun akşam niyetine...

Rüyalarda buluşmak dileğiyle...


Rüyazade Tosun Paşa...

1 yorum:

  1. Evvelinde şunu söylemek isterim; sadece şahsi olan düşüncelerimi sunarken esef duymamanın verdiği hoş duygularla sanırım yazabilirim bende yorumumu. İlk önce gece ve gündüz olayına el atalım. Neden gündüz niyetine derler, kıçını kaşı derler büyükler? Gündüz aydınlıktır, berraktır. İnsanlar etrafında coşar, koşarlar. Yalnız değilsindir. Kötü birşey olacaksa da karanlıklarda yalnız başına boğuşma istediklerinden. Gecenin matemini üzerine sarma diye, bir çabalama, destek belirtisinden o sözler, o gayret. Gece hep yas, ağıt, kötülükle eşdeğerdir. Eğer rüyayı ille de hayra yoran biri varsa adettendir o gündüz fasılları...

    Bir de tamamen benim saçmalamam olabilir ama ben rüyalarda yaşananların zamanın döngüselliğiyle ya da olasılıklarla doğrudan bağlantılı olduğuna inanıyorum. Yaşamanın muhtemel olduğu, senin bilincinin kabul ettiği davranışların zaten şekillenmişken; sen yaşantının anahtarlarını elinde tutarken; kendinle ilgili olabilecek olan durumların olasılıklarını görüyor olabilirsin. Hatta eğer gerçekten şekillenmiş bir kader olgusu varsa bunu görüyor da olabilirsin.

    Ve benden bir soru; neden rüyalarda buluşuruz diyoruz ısrarla? Rüyalar hep özlem, hasret, vuslat, gerçeği yakalama yeri midir? Geleceğin gizini taşıyan halkalar mıdır yoksa hastalık mıdır bu derin bağlılık:D

    İlle de riyalarda buluşuruz demek istiyorum. Rüyalar ne derse desin riyalardır gerçek düşleri yıkan.

    Sevgidir, saygıdır, kelebek uçsun dala konsundur..

    YanıtlaSil